Çünkü Hayatınızın Bir Anlamı Var
Bizi Takip Et
Abonelik formu

Aramızdaki Demir Duvar

İlk etapta var olmak için ihtiyaçları olan arzuları var; yemek, barınak, aile, cinsellik gibi temel bedensel ihtiyaçlar… Bunu para kazanmak ve zengin olmak takip ediyor. Daha sonra halkı kontrol etme ve onlara hükmetme arzusu ve akabinde de bilime yani hayatın özünü keşfetmek isteyenler var.

Bildiğiniz gibi yazılara insan doğasından girdik ve gelişimine de tarih boyunca biraz değindik ve sonra da nasıl fabrikadan kalıptan çıkma, çakma bir ürün olduğumuzu görüp biraz hayal kırıklığına uğradık… Ama önceki makalede kimsenin totosu kalkmasın diye uyarmıştım… Şu insan doğasının tarihsel gelişimine bir değinelim, akabinde neden 21. yüzyılda artık çöktüğüne değineceğim.

Doğamız arzularımızı tatmin etmek yönünde otomatik olarak işlediğinden, binlerce yıldır sürekli artan arzularımızı tatmin etmek istediğimizden sürekli yeni şeyler icat ediyoruz. İlk etapta doğanın hegemonyasına karşı yaptık bunları. Barınaklarımızı iyileştirdik, kabileler olarak yaşayarak birliğin gücünü kullanarak avlandık, sonra köyler, kasabalar derken diğer kabilelerle alışverişe başladık, daha sonra da “Hey neden bu adamlara istediğim şeyin karşılığında bir şey veriyorum ki?” diye düşündük… Savaştık, esir aldık, köle yaptık, parayı icat ettik ve şehirler, ülkeler, medeniyetler kurduk ve hepsi elbette kanlı ballı oldu. Ama iyi kötü geliştik…

İnsanın arzularına şöyle bir bakalım, çünkü gerçekten çok zavallı bir varlık aslında…

İlk etapta var olmak için ihtiyaçları olan arzuları var; yemek, barınak, aile, cinsellik gibi temel bedensel ihtiyaçlar… Bunu para kazanmak ve zengin olmak takip ediyor. Daha sonra halkı kontrol etme ve onlara hükmetme arzusu ve akabinde de bilime yani hayatın özünü keşfetmek isteyenler var.

Bu sıralamaya bakacak olursanız çoğunluk ilk kategoride… Dünyanın %99’u ne istiyor ki hayattan; evi, arabası olsun, çoluk çocuk iyi bir şekilde büyüsün, işe gidip gelsin, sonra emekli olacak zaten ölene kadar da bir kenarda öyle yaşar işte…

Pek problemli değil gibi gözüküyor, yani adam normal bir hayat yaşamak istiyor…

Ciddi problem diğer kategorilerde çünkü bu arada devreye girmeye başlayan insan niteliği “EGO” olmaya başlıyor. Şimdi ego derken basit bir şekilde insanın arzularını tatmin etmek egosunu tatmin etmesinden bahsetmiyorum. Egoizmin esas tanımı: Kişinin kendisini başkasından daha yüce görmesi, başkasının üzerine çıkmak için onu ezmesi, başkasının ızdırabından haz duyması vb. …

Bu yüzden politikacılar son derece egoist insanlardır… Bir düşünün tepeye çıkmak için sizce kaç kişiyi arkadan hançerlemişlerdir… Benzer koşul zengin olmak isteyenler için de geçerlidir çünkü birisi kazanacaksa birisi kaybetmek zorundadır. Amerikalıların “win win” diye bahsettikleri zihinsel mastürbasyondan burada bahsetmeyeceğim bile, yok öyle bir şey çünkü insanları tama olacakları şeylerin değerleri farklıdır. Afrikalının petrolünü alırsınız. O adam açlıktan kıvranıyorsa size o petrolü ekmek karşılığında verir. Ne yani “win win” durumu mu oldu? Bu yüzden tarihe de bakarsak bir politikacı, bir kral ya da lider yüzünden milyonlarca basit sıradan hayatını yaşamak isteyen insan bu heriflerin liderlik, şan, ev, kahramanlık ihtirasları yüzünden katledilmiştir ve her zaman en büyük zarar kendi halklarına gelmiştir. Adolf Hitler ve Lenin/Stalin/Mao/Pot Pol sadece son geçen yüzyılın psikopatları…

Dolayısıyla insanları birbirinden ayıran egoizme bir bakmak lazım. Biz doğamız gereği sahip olduğumuz şeylerin değerini başkalarında olan benzer şeylere kıyaslayarak tayin ediyoruz. Elimde ne var ve etrafımdaki insanlarda ne var? Buna göre durum değerlendirmesi yapıyorum ve benden daha fazlası olanlardan doğal olarak nefret ediyorum ve onların tepesine çıkmak istiyorum benden az olanlara yönelik de gururum, şanım gibi psikopatça eğilimlerim oluyor. Ama her hâlükârda hasta ruhluyuz, o kesin!

Neden bu konuya değiniyorum… Yani siz sanki egoist ve hasta olduğunuzu bilmiyor musunuz…? Evet biliyorsunuz… İyi de ne olmuş yani…?

Küçük bir problemimiz var… Dünya şu anda globalleşmiş durumda ve dünyadaki tüm ülkeler birbirine göbekten bağlı ve tüm insanlar, birçoğumuz hissetmese de birbirini etkiliyor. Yani Yunanistan pırtlayınca tüm koku Avrupa’ya Amerika’ya ve Asya’ya yayılıyor çünkü her ülkenin finansmanı uluslararası bankalarla yapılıyor ve biri çökerse 2008 de olduğu gibi o zaman tüm sistem tepe taklak gider.

Bizler bu egoistçe tüketme ve diğerlerinden alma ve onların tepesine çıkma eğilimimizi zoraki törpülemek zorunda kalacağız, öyle ya da böyle. Bir örnek vereyim; ben çocukken ilk keşfettiğim şey 6 yaşında ‘ya laf dinleyerek, güzel güzel büyüyeceğim ya da inatçı olup itile kakıla ızdırap çeke çeke büyüyeceğim’ kavramıydı. Her şeyi tayin eden şey ise babamdan (ARE) yediğim o sağlam ama hiç unutamayacağım dayak oldu. Neden bunu anlatıyorum… Çünkü daha önce yazdığım gibi insanlar her yerde aynı ve insanoğlu da aynı… Ya ızdırap çekerek zoraki kendisini raya sokacak ya da gönüllü olarak sıkıntıları gelişim için bir fırsat olarak görerek ızdırapsız gelişecek.

Bizler tarihsel devrimlerimizi hep tahammül edilemeyen bir ızdırap noktasına geldiğimizde yaptık. En son faşizm devrimi yine ekonominin global kriz içerisinde olduğu bir dönemde oldu ve 2. Dünya Savaşını yaşadık.

Şimdiki küresel ekonomik kriz hiçbir ülkeyi teğet geçmeyecek, bırakın ülkeleri hiçbirimizi es geçmeyecek ve tüm dünyada artarak hissedilmeye başladı. Bunun bizi 3. Dünya Savaşına getireceği korkusu hepimizin içinde olmalı… Zira hiçbir ülke savaş kazanabilecek durumda değil çünkü savaş artık terörizm halini aldı ve kimse bunu yenemiyor. Eskisi gibi savaşlar artık yapılmıyor… Ve elimizde bulunan silahlarla kitlesel yok oluş bir kenara, geride kalanların hayatının ne kadar korkunç olabileceği filmlere hayal gücümüzün etkisiyle yansıyor…

Tüm halk, yani tüm insanoğlu olarak artık bir ülke olan bir dünyada yaşadığımızı fark edelim… Ve birbirimizi yok etme seviyesine getiren egoizmimizi aşmak için bir çaba sarf edelim… Zira akıllı çocuklar gibi bu yeni gelişim safhasını üstlenmezsek ızdırap bizi zorla bu değişimi yapmaya zorlayacaktır…

Bir sonraki makalemde insanoğlunun önündeki seçeneklerden bahsedeceğim… Bence ilk kez dünya muazzam bir fırsat yakaladı… Aramızdaki tüm farkları aşabilme ve herkese bol bol yetebilecek bu dünyada sükûnet içerisinde yaşayabilmenin yolunu doğasını değiştirerek yapabilme fırsatını yakaladı… Daha önce dünyada hiçbir zaman böyle bir koşul oluşmamıştı… Ya paşa paşa ya da ızdırapla insanoğlu bir sonraki safhasını doğurmak zorunda kalacak…

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Önceki makale

Ahlak Neden İşe Yaramaz?

Sonraki Makale

İnsan Her Yerde Aynı

Related Posts
Devamını Gör

İnsan Tüm Dünyayı Yutmadan Nasıl Yaşar?

Dünya belli prensiplerle işliyor... Eğer ben yer çekimi kanununu biliyorsam belli ki uçurumdan kendimi bırakmayacağım Aaaa! Pardon ama depresyondaysanız ve kendinizle ne yapacağınızı bilmeyip atlayacaksanız o ayrı mesele, ben biraz daha aklı selim olanlar için yazıyorum... Atlasanız da bir şey değişmeyecek ama... Yer çekimi kanunu bu kanundan habersiz bir çocuk için de aynı şekilde işliyor...
Devamını Gör

Gerçekten dostunuz var mı?

Gerçek sevgi koşulsuz vermeyi gerektirir, bir karşılık beklemeden. Eğer koşulsuz verdiğinizi düşünüyorsanız da maalesef yanılıyorsunuz çünkü bunu aslında arkadaşlığınızı idame ettirmek veya onunla olan bağınızdan aldığınız zevki güçlendirmek için yaparsınız. Yani lafın kısası kendiniz için yapıyorsunuz, onu düşündüğünüz için değil.
Devamını Gör

Suretin Ardındaki “Sen”

Herkes aynaya bakınca aynı şeyleri görür, öyle değil mi? Yüz hatlarımızı, gözlerimizi, vücudumuzu, tüm dışsal, fiziksel özelliklerimizi. Gerçi eskiden herkesin yüz hatları kendine hastı. Günümüzde estetik ve dolguların sayesinde artık yüz hatlarımız da fabrika çıkışı gibi neredeyse birbirinin aynı.
Devamını Gör

En Güzel Şiiri

Gelişimim, hareket sistemim, üremem, hatta çevreyi algılamam, neredeyse yapabildiğim her şey, bana DNA yoluyla atalarımdan aktarılmış. Böyle olduğunu söylüyor bilim insanları. O halde, ben henüz donanımsal olarak var olmamışken dahi, işletim sistemim aktifti ve hangi donanımla neleri yapabileceğim, en ince ayrıntısına kadar hesaplanabilirdi. Üzerine çokça kafa yordum. En azından, hangi donanımı edineceğim ve kullanacağım bana bırakılmıştı.