İhtiyacınızı bulmak zorundasınız. Siz bulmazsanız ihtiyaçlarınız sizi siz fark etmeden yönetecektir. Yönetimin kimde olduğunu merak ediyorsunuzdur.
Neden şimdi bu buzdolabını açtım? Açlığınız sizi o dolabın başına getirdi ve dakikalardır bakıp duruyorsunuz. Hiçbirine çekim duymuyorsunuz. Birçok düşünce gelip gidiyor aklınıza. Şunu alsaydım, bak bunu unuttum, ne güzel olurdu aslında dışarı mı çıksam? Ancak birazcık kraker yeseniz ve bir bardak su içseniz geriye bir gram bile arzu kalmayacağını tahmin edebilirsiniz. Küçücük bir hazla tatmin olabilecek bir arzu için bu kadar kafa yormak mutfaktan tıkırtı duyup polisi çağırmaya benziyor. Belki hırsız girdi değil mi? Pireye kızıp yorgan yakmak da bu durumun benzeri.
Çok güçlü arzulara sahip değiliz. Ancak ortaya çıkan arzunun ne kadar istediğini bilemediğimiz ve arzularımızı tanıyamadığımız için sonsuz fantezilerin içindeyiz. Hayatımızda birçok ıvır zıvır olması bundandır. Arzularımızın ortaya çıkması ile tetiklenen fantezilerimiz bizleri bu sıkışık hayatın içine hapsetti. Bizler de bu hapishanede her gün taş kırarak hapishaneye hizmet ediyoruz. Hem çok yoruluyoruz hem de özgür değiliz.
Çıkış yolu istediklerimizi gözlemlemektir. Hayatımızı kraker ve su ile geçirmekten bahsetmiyorum ama canımızın çektiği her ne ise çok basit bir biçimde tatmin edilebileceğini görmemizi talep ediyorum. Aklımıza gelen ve bizleri çılgınlıklara zorlayan fanteziler açığa çıktığında kraker ve su örneğini hatırlayabilirsiniz. Bu açıdan bakmaya kendinizi alıştırdıkça hayatın tozunu, hurdasını, paçavrasını üstünüzde ne kadar da yük ettiğinizi hissetmeye başlayacak ve arzularınıza nokta atışı doyumlar getirebileceksiniz. Boş yere fantezilere işçilik yapmamıza gerek yok. Böylelikle biraz ferahlayabilir ve asıl ne istediğimizi bulmaya biraz vakit bulabiliriz. Hayata daha pahalı bir saat ya da araba almaya gelmiş olamayız değil mi?





