Hayatınız git gide daha tatsızlaşıyor, hedeflediğiniz konumlar, aldığınız yeni eşyalar, kazandığınız okullar sizi artık eskisi gibi tatmin etmiyor değil mi? Bundan on sene öncesine bakın. Daha sevinçliydiniz, daha yaşam doluydunuz ve umudunuz vardı. Bunlar sayesinde aslında hayata tutunuyordunuz ve ilerliyordunuz.
Peki bu geçen on yılda (veya daha fazla) ne değişti de siz güçsüz, mücadele etmek istemeyen, artık hayata karşı bir gücü kalmayan biri haline geldiniz?
Değişmez olan doğanın kanunlarından biri, haz ve arzunun birbirini iptal etmesidir. Ne demek bu? Yani istediğiniz bir hedefe, amaca, eve, arabaya kavuştuğunuzda bir miktar haz yaşarsınız.
Bu haz maalesef sonsuz değildir. Arabayı kullanmaya başladıktan birkaç hafta sonra aynı hazzı hisseder misiniz? Hayır, çünkü elde ettiğiniz haz ve arabaya olan arzunuz birbirini iptal etmiştir ve hatta bir süre sonra yeni bir araba istemeye başlarsınız. Bu süreç hep böyle değişmez bir kanun olarak ilerler.
Artık hayattan aldığınız zevkin eskiye nazaran sizi tatmin etmemesinin sebebi hayatın bize attığı tokatları sıklaştırmasıdır. Bu sadece sizin için geçerli değil, tüm dünya için geçerlidir. Şöyle bir günümüz olaylarına bakarsak zaten dünyanın ne hale geldiğini anlamış oluruz. Dünya artık tat almaktan tamamen uzaklaşmış bir yer haline geldi.
Peki hayat bize neden tokat atar, bizi neden sıkıştırır? Doğada bildiğiniz üzere etki ve tepki kanunu vardır. Biz doğaya nasıl davranırsak, o da bize aynı şekilde karşılık verir. Bizim doğamızın tamamı egoizmden oluşmaktadır. Yaptığımız her işten arkadaşlarımızla olan ilişkilerimize kadar sürekli bencilliğimiz ön planda durur. Yani sadece ve sadece kendimizi düşünürüz, bir başkasını düşündüğümüz zaman bile. Bu şimdiye kadar insanoğluna ve doğaya hep zarar getirdi ve getirmeye de devam ediyor. Bir nevi kendi dünyamızı egomuz ve bencilliğimizden dolayı yok ediyoruz.
Artık öyle bir konumdayız ki insanoğlu bu kötülüğüyle daha fazla adım atamayacak hale geldi. Kendimizi, egomuzu, doğamızı düzeltmemiz, toplu bir ıslaha ulaşmamız gerekiyor. Bunun için de en önemli anahtar faktör insanın çevresidir. İlk başta doğru bir çevre bulmalıyız ki kendi bencilliğimizden ve egoist doğamızdan kurtulalım. Yoksa bizi daha zor zamanlar bekliyor olacak.





