Bizleri sürekli şaşırtan fenomenlerden biri de tarihin tekrarlardan ibaret olduğudur. Ancak insanoğlu, geçmişte yapmış olduğu hatalardan ve çektiği bunca acıların tecrübesinden neden ders çıkarmadan tekrar aynı hataları yapar? Tarih boyunca bunca savaş, kıtlık, afet, yıkım ve kan dökülmesine rağmen… Neden halen ve sürekli savaşıyoruz ve birbirimizi yiyoruz?
Birinci Dünya Savaşı ‘tüm savaşları bitiren savaş’ olarak tarihe yazıldı çünkü insanoğlu tarihinde daha önce bu kadar acı bir savaş yaşanmamıştı. Kulaklara sadece romantik gelmiş olsa gerek, zira yirmi yıl sonra çok daha korkunç olan İkinci Dünya Savaşı başladı! Neden yeni nesiller geçmiş nesillerin acısından ders çıkaramıyor ve değişmiyor?
Bu sorunun cevabını insan doğasında bulabiliriz. Bizler haz alma ve tatmin olma peşinde koşuyoruz ve bu koşuşturma her nesille giderek daha da artıyor. Bu artan haz ve tatminlik koşuşturmamız bize ne geçmişi ne de bu anı düşündürüyor. Sadece gelecekte ne elde edeceğimizi düşünmemize neden oluyor.
Hal böyleyken ‘geçmiş nesiller kimin umurunda ki!’ noktasına geldik. Herkes yani her yeni nesil kendi hazlarının peşinde koşmak ve bunları elde etmek istediği için geçmişin ızdırabını değil geleceğin hazzını düşünür durur.
Bu yüzden insanoğlu, aslında hiç gerek olmamasına rağmen, savaşlara, aptalca sağa sola koşuşturmalara ve arzularını tatmin etmek için kendini yırtmaya devam eder! Ancak asla tatmin olamaz.. Bu şekilde yaşayarak mümkün değil tatmin olamayacak.. Zira arzunuzu tatmin ederseniz hazzı yok edersiniz. Dolayısıyla ölene kadar, durmaksızın, bir arzuyu tatmin etmekten diğerine koşarsınız. Sonunda da ölür gidersiniz! Elinizde kalan sıfır ile… Sanki hiç yaşamamış gibi… Zira kişi öldüğü gün, sadece o günün hissiyle ölür.
Geçmişten ders çıkaramamayı bir kenara bırakın, neden ders çıkaramadığını bile araştırmayan bir ‘salaklık’ içerisindeyiz! Bu yüzden giderek artan ızdıraplar silsilesi tüm insanoğlunu iyice bozguna uğratacak ve arayışa sokacak.
Ümit ederim ki bu dünyada, henüz hayattayken yaratılış amacınızı bulmaya, fazla ızdırap olmadan gelesiniz. Zira meyvenin ağaçta hamlıktan tatlı olgunluğa geldiği gibi, insan da hamlıktan tatlı erdemliğe gelmek zorunda… Her çocuğun büyümek zorunda olması gibi insanoğlu da büyümek zorunda.
Bunu yapmanın sadece iki yolu var:
- Izdırabın yolu: Hayat adamı kırbaçlayarak hizaya getirir
- Bilinçli gelişim yolu: Adam bu şekilde hayatının dizginlerini eline alır ve hayatı anlayarak ona uygun ve mutlu bir şekilde gelişir.
Hayat kısa ve çabuk geçer derler ama ızdırabın olduğu yerde zaman uzar. Top sende…





