Çünkü Hayatınızın Bir Anlamı Var
Bizi Takip Et
Abonelik formu

Neden Dışlanıyoruz? 

Dışlanma, bireylerin sosyal gruplardan veya topluluklardan kasıtlı olarak hariç tutulması durumunu ifade eder. 

Dışlanma, bireylerin sosyal gruplardan veya topluluklardan kasıtlı olarak hariç tutulması durumunu ifade eder. 

Modern toplumlarda insanlar, genellikle bireysel başarıya ve kişisel çıkarlara odaklanırken başkalarıyla derin bir bağ kurmayı geri plana atarlar. Bu durum, özellikle sosyal ilişkilerin hassas olduğu ergenlik döneminde ortaya çıkar ve gençler arasında dışlanmayı tetikler. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, sosyal medya etrafında şekillenen ve bireysel başarı odaklı yaşam tarzının, gençler arasında dışlanmayı artırdığı ve yalnızlık duygularını güçlendirdiği tespit edilmiştir.

Bireyin toplumdan kopması, yalnızlık, öfke gibi duygusal sonuçlar doğurur. Sosyal dışlanma, bireyin içsel olarak kendini toplumun bir parçası hissetmediği noktada başlar. Sosyal dışlanmayı aşmak için bireyler arasında güçlü bağlar kurulmalı ve bağı teşvik eden bir eğitim sistemi ve sosyal yapı oluşturulmalıdır. Bu yapı; esasen kendimin dışındakileri hissetmeyi, kendimden çıkabilmeyi ve başkalarına dahil olarak karşılıklı yardımlaşmayı ve başkalarından sorumlu olmayı merkeze almalıdır. 

Toplumda karşılıklı anlayış, hoşgörü ve bir başkasını hissetme; bir diğerini anlama kabiliyeti geliştirilmediği sürece bireyler kendilerini yalnız ve dışlanmış hissetmeye devam edecektir. Gençler arasında dışlanmayı önlemek için onların kişisel çıkarlardan ziyade iş birliği ve yardımlaşmaya dayalı bir bağ kurmalarına yardımcı olacak programlar ve eğitim yöntemleri geliştirilmelidir.

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Önceki makale

Tek Bir Yerde Toplanmak

Sonraki Makale

Gölge ve Kişisel Bütünleşme Süreci 

Related Posts
Devamını Gör

İnsanlık ve Teknoloji: Ruhumuzu Kaybediyor muyuz?

Teknolojinin büyülü dünyası, hayatımızın her alanına sızmış durumda. Sabah uyandığımızda elimize aldığımız ilk şey akıllı telefon, geceleri ise uyumadan önce bıraktığımız son şey yine o. Bu cihazların ekranlarından, algoritmaların derinliklerine kadar, teknoloji artık sadece bir araç değil, hayatımızın neredeyse kendisi oldu. Peki, bu dijital devrimle birlikte neleri kazandık, neleri kaybettik? En önemlisi de, ruhumuzu kaybediyor muyuz?
Devamını Gör

Doğru Eğitim Nasıl Olmalı?

‘Eğitim, kişinin okulda öğrendiği her şeyi unuttuktan sonra, geriye kalandır.’ (Albert Einstein) Bugünün okulları gerçek, sağlam temellere dayanan bir eğitimle ilgilenmeyip, onun yerine çocukları binlerce materyali ezberlemeye zorlayarak, onlara kolejlere girmek için gereken bir sistemi dayatıyor. Bir zamanlar sözü verilen, büyük ölçüde gerekli olan ve arzu edilen eğitim sistemi ne yazık ki şu an mevcut değil.
Devamını Gör

Bir İnsan Kaç Kişi?

Yaşam merkezimiz olan beynimiz, beş duyumuzdan aldığı izlenimleri toplayıp bütün bir resim yapan cihaz gibi, dışında algıladığı tüm verileri birleştirip işleyen özel veri işleyicimiz. Harika! beynimizin içinden dışarıya doğru algıladığımız dış dünyanın bilgisi, algılayıcı olan bizlere amaçsal ve anlamsal özel bir hayat sunmakta.
Devamını Gör

‘Herkes’ Sistemi

Sistem sadece bankalar, hükümetler, medya, polisler, askerler değildir. Biz insanlar da bu sistemin içerisindeyiz; isteyerek ya da istemeyerek bu sisteme dahil oluyoruz. “Benim bankayla ne alakam var!” dediğinizi duyar gibiyim... Bizim ne bankadan ne de hükümetlerden farkımız yok. Çünkü sistemi oluşturan en temel birim, bizleriz. Bizim sayemizde bu sistem varlığını sürdürüyor ve sürdürmeye devam ediyor.